tag:blogger.com,1999:blog-44908263655850630102024-03-14T19:16:46.365+03:00Tuğrul İnançer ile SohbetlerDervişlerin sohbetinden Muhammed Kokusu gelir (sav)Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.comBlogger14125tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-40883937686592943492010-08-20T04:23:00.001+03:002011-02-23T13:47:32.904+02:00Demek ki kader varÖmer Tuğrul İnançer'in 19 Ağustos 2010 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Efendim bir dinleyici sorusu ile başlayalım. Şöyle bir soru: "Kaza ve kader konusunda sizden bilgi almak istiyorum. Başa gelenlere kader deyip geçmek ne derece doğrudur? Elden gelen yapılıp sonra tevekkül edilmeli, evet. Ama bir noktadan sonra kaderdir bu. Daha fazla yapacak bir şey yok deyip boyun eğenler, doğru mudur bu vaziyet?" diye sormuş. Dolayısıyla bu kader kaza meselesi, tevekkül meselesini aslında böyle karışık bir şekilde bize soru halinde sormuşlar Efendim.</i></b><br>
<br>
E zaten o kadar sarih bir konu olsa, soruya konu olmaz. Ayrıca herkes tarafından çok kolay anlaşılır ve adeta iki kere iki dört gibi kesinlik olsa kaderi inkar eden veya her şeyi kadere bağlayan - ki birbirine zıt görüş kaderiyye ve cebriyye diye isimlendirilen sapık mezhepler oluşmazdı.<br>
<br>
Şimdi Amentü'yü düşündüğümüzde: İnanıyorum ki Allah, ve onun melekleri, ve onun kitapları, ve onun resulleri, ve ahiret günü, ve kader, hayrın ve şerrin ancak Allah'tan gelebileceği, öldükten sonra dirileceğime inanıyorum. Amentü bu değil mi? Amentü'nün içinde kader var. <b><u>Demek ki kader var</u></b>. Kaderin ne olduğunda akıl devreye girince o mudur bu mudur münakaşalar başlıyor.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2010/08/demek-ki-kader-var_19.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-82200057674472023042010-05-07T04:25:00.001+03:002011-02-23T13:47:42.445+02:00Kader Allah'ın her şeyi biliyor olması demektirÖmer Tuğrul İnançer'in 06 Mayıs 2010 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>İçimizle uyumlu olmak galiba temel bir mesele, değil mi Efendim. Çünkü Resülullah Aleyhisselatuvesselam da günahı ve haramı tanımlarken "senin içini gıdıklayan, içini rahatsız eden şey" diyor.</i></b><br>
<br>
Şimdi biz dışımızı bir takım makyajla vitrinleyebiliriz. Ve olduğumuzdan başka türlü başkalarına görünebiliriz. <b><u>Ama içimizi biz biliriz</u></b>. Ve içimizi ancak kendimize yalan söyleyerek yanlış tanırız. Ama o iç yine kendini belli eder. Onun için zaten iç dış ayırımı bile çok doğru değildir; zahiri olmayanın batını, batını olmayanın zahiri yoktur.<br>
<br>
<i><b>Biz ehli dünyanın böyle bir..</b></i><br>
<br>
Estağfirullah, hepimiz ehli dünyayız da; dünyaya dünya kadar veya dünyaya dünyada kalacak kadar ahirete de ahirette kalacak kadar ehemniyet vermek lazımdır. Ancak tabi dünyayı da ahiretin tarlası olarak ifade edip öyle algılayıp burada bol bol ekmek ahirette de bol bol biçmek olarak görürsek o zaman daha rahat ederiz.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2010/05/kader-allahn-her-seyi-biliyor-olmas_06.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-67318311111434463982010-04-16T04:28:00.001+03:002011-02-23T13:47:46.550+02:00Senin bir Torunun olacak O'na dikkat etÖmer Tuğrul İnançer'in 15 Nisan 2010 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<i><b>Efendim Nisan ayı malumunuz Türkiye de özellikle Türkiye de Kutlu Doğum etkinliklerinin çok yoğun olarak yapıldığı bir ay, miladi hesaba göre Efendimiz Aleyhisselatuvesselam'ın Nisanın 20'sinde doğduğu hesaplanarak bizde daha çok bu etkinlikler Nisan ayında yapılıyor. Aslında 12 Rebiülevvelde de yer yer bu etkinlikler yapılıyor olsada..</b></i><br>
<br>
Olsun Efendimizi anmaya bahane aramak, miladisi, hicrisi, kamerisi şemsisi Efendimizi her an ansak her an ona benzemeye çalışsak biz karlı çıkarız.<br>
<br>
<b><i>O zaman Efendim biz nisanın ortalarındayız. Efendimizin Mübarek Doğumlarının da yıl dönümleri de miladi hesaba göre o vakitlerdeyiz o civarlardayız. İsterseniz biz de kendi programımızda çokça konuşuyoruz ama hep konuşalım. Efendimiz Aleyhisselatuvesselam'ın en azından bugünden bakınca biraz bugünün perspektifiyle hani tarihi bir Şahsiyet olarak orada tarihin bir döneminde yaşamış, orada kalmış bir şahsiyet olarak değil de bugün yaşayan bugün bize can veren bize himmet eden bizden daha canlı bir şekilde aramızda duran Efendimizi konuşmak..</i></b><br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2010/04/senin-bir-torunun-olacak-ona-dikkat-et_15.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-28246569225946442522010-02-04T01:22:00.007+02:002011-09-18T21:31:21.262+03:00Üf değil HuÖmer Tuğrul İnançer'in 04 Şubat 2010 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<br>
<i>Şimdi Hocam eğer müsaade ederseniz bu hafta dinde olmayan ama dinin içine sokulan, dinden bir parçaymış gibi gösterilen ve maalesef dinin dışında olanlarında dini onun üzerine yargıladığı bazı meseleler var. Onlardan birisini eğer müsaade ederseniz konuşmak isteriz. Özellikle medya çok yetenekli bu alanda ve kullanıyor bu tür işleri.</i><br>
<i><br>
</i><br>
<i>Üfürükçülük işte nefes verme, bunun devamında cin çıkarma vesaire kadar giden bir hurafe mi diyelim bir - işte aslı var mı yok mu oradan başlayarak bu işin nasıl tahrip edildiğini ve nasıl bir noktaya getirildiğini de anlatarak gelelim. Çünkü maalesef bunun üzerinden din yargılanıyor..</i><br>
<br>
E cahillerin yaptığı işe göre hüküm verilmez. Üfürükçülük vardır, haktır gerçektir ama ne yazık ki bizim toplumumuzda bir takım kanuni sebeplerden rejimden sebeplenen bu işlerde at izi kurt izine, it izi kurt izine karışmış. Bir kere nefha-i ilahiden haberi olmayanın bunlarla konuşması caiz değil. Eçhelliktir, hep istirmarlar konuşuluyor. Hakikatler konuşulmuyor. Nefha-i İlahiden haberimiz yok, toplum olarak. Nefha-i İlahi ile oluşmuş olan Hz. Ademden Hz. İnsandan yani haberimiz yok. Onun nefesinin sadece ciğerlerine oksijen göndermekten ibaret olduğu zannedilen maddesel bir anlayış içindeyiz. Nefes bu değildir. Nefes başka bir şeydir. Nefha. Nefhanın karşılığı ne. Üfürmek demek. Peki Allahü Teala "Ben size kendi ruhumdan ruh üfürdüm" demiyor mu? E demek ki üfürme var.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2010/02/uf-degil-hu.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-84250477989651252812008-04-10T22:20:00.564+03:002011-03-10T22:25:56.503+02:00Efendimizin miracı tek değildirÖmer Tuğrul İnançer'in 10 Nisan 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Efendimiz Aleyhisselatuvesselam'ın miracı Kur'an-ı Kerim ayetleriyle sabit olan bir olay, gerçekleşmiş vuku bulmuş bir olay.</i></b><br>
<br>
Miraç hakkında ayet yoktur derler. Biraz Sure-i Necm'in metninde değil derinliğine dalarlarsa Kur'an'da yoktur diyenler, - Sure-i Necm, İsra değil - Necm'den baksınlar bulurlar. Sidre-i Münteha'nın ne olduğunu nasıl geçildiğini vesaireyi anlarlar o zaman.<br>
<br>
<b><i>Fe kane kabe kavseyni ev edna..</i></b><br>
<br>
Hala Kur'an'da yoktur diyor. Bu ne, bu ne peki?<br>
<br>
<b><i>Evet. Şimdi efendim önce kısaca bize miraçtan söz etmenizi rica etsek, ondan sonra miracın bize getirilerinden, miracın bize neler getirdiğinden ve miracın bize dönük yüzünden söz edelim dilerseniz.</i></b><br>
<br>
Miraç kelimesi merdiven, yükselme, uruc etme gibi bir kökten, uruc kökünden geliyor. Yükselme demek. Şimdi maddi midir manevi midir meselesi. Bakın miracın evveli esradır, yani gece yürüyüşü, gece gidişi. Orada kelimelerin doğru manasını bilmek lazım. Abd kelimesi var. Abdiyet kime aittir? Kime abd denir? Yaratılış sebebini anlatan ayeti kerimede "Ben cinleri ve insanları bana kul olsunlar diye yarattım" "Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun" yani abdiyet ruh meal-cesettir. Vefat edince namaz niyaz bitiyor. Tamam bitti iş. E ruh bedene girmeden evvel vardı, bezm-i elest'te kim cevap verdi, Rabbül Alemin'e? Vardı. Ama abd değildik. Yani abd demek ruh meal-ceset.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/04/efendimizin-mirac-tek-degildir.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-73870842923642111582008-04-03T18:15:00.706+03:002011-03-09T13:12:26.168+02:00Hem heva üzre döşendi bir döşekÖmer Tuğrul İnançer'in 03 Nisan 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<i>Bu hafta Muhterem Hocam biz naatlardan konuşsak. Efendimiz ile ilgili yazılan Naat-ı Şeriflerden konuşsak ve biraz onlardan örnek versek diyorum.</i><br>
<br>
Hayhay.<br>
<br>
<i>İslam, geleneğimizde bir şair için naat çok önemli bir şeydir ve hemen her şairin bir naatı bulunmaktadır. Bu naatta büyüklerimiz tarafından şiirin zirvesi kabul edilir, şiirin ufku kabul edilir. Taa Efendimiz döneminden başlayarak Hasan Bin Sabitlerden, Kaab Bin Züheyrlerden sonrasında İmam-ı Busirilerden Şeyh Galiplere ve günümüze kadar Sezai Karakoçlara kadar hep naatlar yazıldı ve geçen programların birinde buyurmuştunuz bizim kadar Efendimizle ilgili naat yazan herhalde başka bir millet yok.</i><br>
<br>
Yok. Yok. Şimdi İslam Dünyasında lisani ayrılık olarak Türkçe yüzde 20 civarındadır. Arapça keza yüzde 20 civarındadır. En kalabalık lisan grubu Urdu lisanıdır. Ondan sonra Türkçe Arapça daha sonra Farsça daha sonra da Siva Hari dilleri denen Afrika dilleridir. Onları tek dil kabul ettiğimiz zaman dahi. Şimdi burada enteresanlık şu, yüzde 20'lik bir lisan olarak Türkçe olmasına rağmen İslam Edebiyatında yazılan naatların yüzde 80'ni Türkçe'dir. Bu çok önemli. Hemen arkasından Arapça, hemen arkasından Farsça gelir. Urdu lisanında konuşanlar daha kalabalık olmasına rağmen Farslardan da daha azdır. Yani bu bir tabi Resülullah Efendimizi Türk Milletinin - liyakat asla mümkün değildir O'nu sevmekte ve övmekte. Hiç bir kul O'nu ne sevebilir layıkı vechiyle ne övebilir de ama Türk Milleti en çok olan toplumdur. Urdu lisanı konuşan Hint kökenli işte bugünkü Pakistanlılar Bengaldeşler falan hatta Endonezya'ya kadar uzanan Malezya'ya çünkü aynı dil grubu; onların daha az sevdikleri falan değil. Böyle bir şey asla söylenemez. Efendimizi ve Ehlibeyt-i Mustafa'yı sevmeden Müslüman olunmaz zaten. O ayrı meselede.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/04/hem-heva-uzre-dosendi-bir-dosek.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-85166822660168199252008-03-27T01:19:00.001+02:002011-02-25T01:21:08.438+02:00Efendimizin güzelliğini herkes görmediÖmer Tuğrul İnançer'in 27 mart 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<i>Seyir Defterinde Efendimiz Aleyhisselatuvesselam'ı konuşuyoruz. Efendimiz Aleyhisselatuvesselam ile ilgili aslında bildiğimizi sandığımız ama iyice bakınca yakından bakınca bilmediğimizi öğrendiğimiz gördüğümüz bazı meseleleri noktaları konuşuyoruz. Bazı klişeleşmiş işte dilimize pelesenk olmuş bazı kavramları sıfırdan hocamızdan öğrenmeye çalışıyoruz.</i><br>
<i><br>
</i><br>
<i>Şimdi Efendim Allah Kur'an'ı Kerim de "İnnallahe ve melaiketehu..." diye başlayan bir ayeti kerime de "Allah ve melekleri muhakkak Resulüne salat ediyorlar", "yâ eyyühelleziyne âmenu: iman edenler sizde O'na salat ve selam edin" mealinde bir ayet var, kısaca özetledim. Şimdi burada iki yönlü bir salat var. Bir Allah'tan Peygamber'e gelen Allah ve Meleklerden Peygamber'e gelen bir salat, birde bizden O'nun ümmetinden mertebe olarak çok aşağıdakilerden ona doğru çıkan bir salat ve selam var.</i><br>
<i><br>
</i><br>
<i><b>Bunları nasıl anlayacağız? Allah salatı ile Meleklerin salatı ile kulun Resülullah'a salatı nedir ne demektir? Bunları açıklayabilir misiniz?</b></i><br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/03/efendimizin-guzelligini-herkes-gormedi_27.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-75045484333773858452008-03-20T15:39:00.639+02:002011-02-28T17:30:50.904+02:00"Adem su ile toprak arasında iken ben peygamberdim"Ömer Tuğrul İnançer'in 20 Mart 2010 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>"Adem su ile balçık arasındayken Ben peygamber idim" Efendimizin bir hadisi. Bu ne demektir, ne anlama geliyor? Buradan başlayalım Hocam, bildiğimizi sandığımız ama aslında ne anlama geldiğini zihnimizde tam oturtamadığımız şeylerden birisi.</i></b><br>
<br>
E tabi şimdi bir müesseseyi anlamak için o müesseseyle o kurumla ilgili bazı sözleri, bazı o kurumu oluşturan kurumları cımbızla çekip etrafını görmeden sadece onunla ilgili konuşulduğunda doğru neticeye varılması mümkün değildir. O tipik bir fıkra vardır:<br>
<br>
"Niye namaz kılmıyorsun?" demişler.<br>
"Namaza yaklaşmayın diye ayet var, niye kılıyım" demiş.<br>
-Ya nasıl o ayet<br>
-İşte var ya canım, la takrabus salate namaza yaklaşmayın"<br>
Canım demişler "onun aşağısıda var, o ayet devam ediyor öyle şarhoşken.."<br>
"Ben hafız değilim o kadarını bilmem" demiş.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/03/adem-su-ile-toprak-arasnda-iken-ben.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-77297817719898813802008-03-13T16:30:00.799+02:002011-02-27T03:56:38.721+02:00O mu söylüyor? Öyleyse doğrudur!Ömer Tuğrul İnançer'in 13 Mart 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Efendim geçen hafta Efendimizin mucizeleri meselesinde kalmıştık, orada bitirmiştik. Bir kitap var Mustafa İslamoğlu'nun Üç Muhammed adında bir kitap hocam malumaliniz. Orada üç peygamber portresi çiziyor yahut da yaygın olan üç peygamberden söz ediyor. Birincisi tamamen mucizelerle desteklenmiş her şeyi olağanüstü mucize olmasa ayakta duramayan her şeyini mucizeye borçlu olan bir peygamber. Her şeyi olağanüstü olan işte her şeyi Allah tarafından kendisine verilen, su bile istediğinde meleklerin kendisine su takdim ettiği bir peygamber...</i></b><br>
<br>
Var mı böyle bir şey?<br>
<br>
<b><i>Yani en azından böyle bir kanaat irdeleniyor. Orada o görüş..</i></b><br>
<br>
<b><i>Öyle bir kanaatın olması fevkalade yanlış yani buna cevap vermeye dahi fakirhane değer bulmam. Ne demek su bile istediği zaman melekler veriyor?</i></b><br>
<br>
<b><i>Yani en azından... Uç bir örnek hocam.</i></b><br>
<br>
Böyle düşünenler Peygamberi tanımayanlardır.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/03/omu-soyluyor-oyleyse-dogrudur.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-79692480926918490412008-03-06T15:04:00.689+02:002011-02-28T17:08:25.157+02:00"Habibimde size örnekler vardır"Ömer Tuğrul İnançer'in 06 Mart 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Efendimizi örnek almak bahsi çok sık kullanılan bir bahistir.</i></b><br>
<br>
Farz-ı Ayndır bütün Müslümanlar içinde ondan.<br>
<br>
<b><i>Öyle. Kur'an-ı Kerim'de ayet vardır Efendimizin örnek alınması gerektiğine dair. Tabi en üst perdeden en alt seviyeye kadar Efendimizin örnek alınmasıyla ilgili söylenir bu. Yani bir alimde bir - herkeste söyler örnek alalım. Şimdi bu biraz söylem olarak kolay bir söz Efendimizi örnek almak yalnız uygulama bahsinde Efendimizin örnek alınması bahsi biraz zor gibi gözüküyor..</i></b><br>
<br>
Allah insan kullarına, insanlara taşıyamayacağı yükü yüklememiştir dolayısıyla zorluk mevzu bahis değildir. Bu küfre iştirak etmem.<br>
<br>
<b><i>Peki nasıl örnek alacaz?</i></b><br>
<br>
"La yükellifullahü nefsen illa vüs'aha" ayeti kerimesi örnek almak bir mükellefiyettir ayetle sabit olduğu için bütün mükellefiyetler taşıyacağınız takatin üzerinde değildir. O zaman biz konuyu anlamamışız demektir. Dolayısıyla takatimiz dahilindedir. Tembelliğimizi araştırma eksikliğimizi takatsizlik bahanesinin arkasına sığındıramayız, zorluk bahanesinin arkasına sığındıramayız. Allah kullarına zorluk emretmemiştir. Evvela bu ana prensipleri koyalım.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/03/habibimde-size-ornekler-vardr.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-87832583096346850422008-02-28T18:08:00.705+02:002011-03-04T18:02:24.646+02:00Aşk, iki beden değil, iki gönül arasındaki ilişkidirÖmer Tuğrul İnançer'in 28 Şubat 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<i>Şimdi Efendim malumaliniz bu haftadan sonra yani şöyle Martın başlarından itibaren diyelim Türkiye'de yoğun olarak bir Kutlu Doğum hareketliliği başlıyor, işte çeşitli tarihlerde bu devam ediyor Nisan'ın sonlarına kadar bu gidiyor iki ay yaklaşık bir buçuk iki ay sürede çeşitli açılardan Türkiye'nin çeşitli yerlerinde Resülullah Efendimizi anma programları düzenleniyor.</i><br>
<br>
Valla kim icat ettiyse Allah razı olsun. Zaten 12 Rebiüevvele sıkışmış idi bunu birisi icat etti birileri Allah razı olsun. Efendimizden daha çok bahsedilmeye O'nu daha çok tanımaya yönelik faaliyetler olarak tezahür ediyor. Çok hayırlı bir şey çünkü bizim hayrımız hayatımızda ne kadar çok Efendimizi örnek alıp O'na benzemeye çalışırsak fert olarak da toplum olarak da hayrımız Muhammed Mustafa'dadır. <i>Aleyhisselatuvesselam</i>. Başka bir şey yok.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/02/ask-iki-beden-degil-iki-gonul-arasndaki.html#more"></a>Mustafahttp://www.blogger.com/profile/16654566991085784222noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-35803693425633301612008-01-25T04:34:00.001+02:002011-02-23T13:47:50.475+02:00Ehlibeyt-i MustafaÖmer Tuğrul İnançer'in 24 Ocak 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Ehlibeyt kimdir? Ehlibeyt kimlerden oluşur? Ehlibeyt sevgisinin çerçevesi nedir? Bu konuda fikirlerinizi rica ediyoruz.</i></b><br>
<br>
Bir kere, kelimelerin ifade ettiği kavramlarla mutlaka karşılıklı konuşanlar mutabık olmalıdırlar. Yani aynı kelimeyi kullanarak aynı kavramı ifade ediyor olmalıdırlar. Böyle olmazsa anlaşma olmaz. Biz cemiyet halinde Amerikanlaşmaya pek özeniyoruz. Lafları da Amerikanlar gibi kısalttık. "Mikail" İngilizcede "Maykıl", İspanyolca da "Mişel", Amerikalılar "Mayk" derler geçerler. Kısaltırlar. Pek bayılırlar kısaltmaya; bizde öyle olmuşuz. Ehlibeyt diye bir kavram yoktur. <b><u>Ehlibeyt-i Mustafa</u></b> vardır. Mustafa'sını, Resülullah'ını koymazsan, ehlibeyt sadece ev halkı demektir. Herkesin bir ehlibeyti vardır. Bizimde nikahımız altındaki zevcelerimiz ve bakmakla yükümlü olduğumuz çocuklarımız vesair - biraz daha genişleyerek - akraba-i taallukatımız ehlibeytimizdir. Elbette ehlibeyt sevilir. Hayvanatta bile vardır. Hayvanın yavrusu, kendi avını kendi kendine temin edebileceği, kendi kendine karnını doyurabileceği zamana kadar anası ona besleyicilik görevi yapar. Sütten gayrı! Bu sadece memeli hayvanlarda değil kuşlarda, sürüngenlerde ve her türlü hayvanatta böyledir. Yavrusuna bakar. O da onun ehlibeyti.<br>
<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/01/ehlibeyt-i-mustafa_24.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-37000966591687829102008-01-18T04:30:00.001+02:002011-02-23T13:47:54.189+02:00Kainatı "Oku"Ömer Tuğrul İnançer'in 17 Ocak 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<b><i>Şimdi Hocam geçen hafta yaptığımız konuşmada dinle ilgili tasavvufla ilgili bazı yanlış anlamalardan, problemlerden söz ettiniz.</i></b><br>
<br>
Yani tabi problem çok da, yanlış anlamalardan kaynaklanan ve bu yanlış anlamaların üzerine hüküm bina etmekten doğan yanlışlıklar var. Her şeyden önce tercüme üzerine hüküm bina edilmez. Bu en önemli noksanımız bizim cemiyet halinde. Çünkü tercüme, mütercimin o metinden anladığını anlatmasıdır. Şimdi Kur'an-ı Kerim, en önemli tercüme edilen Yegane Kitap olarak. 500 sene evvel Ebu Suud Efendide tercüme etmiş. Ebu Suud Efendinin malum tefsiri vardır. Ebu Suud Efendinin Türkçe tercümesini bugün kim anlar? Kimse anlamaz. Yani özel ihtisas sahiplerini kastetmiyoruz. Genel ahaliden bahsediyoruz. Bugün Ömer Nasuhi Efendiden tutalım - efendim işte - Vehbi Yavuz vesaire bir çok Kur'an müfessiri - Elmalı Hamdi Efendi - aynı kelimelerle tercüme etmiyorlar. O zaman biz hangisini nazarı itibara alacağız?<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/01/kainat-oku.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4490826365585063010.post-66927889871104896412008-01-11T04:31:00.001+02:002011-02-23T13:47:57.995+02:00Tasavvuf ağlayarak gelinen dünyadan gülerek gitme sanatıdırÖmer Tuğrul İnançer'in 10 Ocak 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.<br>
<br>
<i>Tasavvufun bir kurum olarak bir kurumsallaşma olarak Resulullah Efendimizden (sav) sonrasına dayandığı ve Resulullah Efendimiz döneminde tasavvuf diye bir şeyin olmadığına hatta kavram olarak tasavvuf kelimesinin de Resulullah Efendimizden sonra ortaya atılmış bir kavram olduğu hakkında tasavvufa mesafeli duran bazı ilim çevrelerinde ve akademisyenler arasında dolaşan söylentiler var. <b>Bunu göz önünde bulundurarak bize tasavvufun doğuşu, tasavvufun kaynağını ve tasavvufun kurumsal bir hal aldığı döneme ilişkin bilgiler verebilir misiniz?</b></i><br>
<br>
Estağfurullah, bildiğimizi aktarmaya çalışalım. Şimdi bazı kavramların sonradan çıkması kabul edilirse o zaman tasavvufa bidat demek gerekir ki bu çok ortalığı dağıtacak bir şeydir. Sonradan çıkmış olduğu mümkün değil. Şöyle bir misal verelim:<br>
<a href="https://tugrulinancer.blogspot.com/2008/01/tasavvuf-aglayarak-gelinen-dunyadan.html#more"></a>Unknownnoreply@blogger.com0