10 Nisan 2008 Perşembe

Efendimizin miracı tek değildir

Ömer Tuğrul İnançer'in 10 Nisan 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.

Efendimiz Aleyhisselatuvesselam'ın miracı Kur'an-ı Kerim ayetleriyle sabit olan bir olay, gerçekleşmiş vuku bulmuş bir olay.

Miraç hakkında ayet yoktur derler. Biraz Sure-i Necm'in metninde değil derinliğine dalarlarsa Kur'an'da yoktur diyenler, - Sure-i Necm, İsra değil - Necm'den baksınlar bulurlar. Sidre-i Münteha'nın ne olduğunu nasıl geçildiğini vesaireyi anlarlar o zaman.

Fe kane kabe kavseyni ev edna..

Hala Kur'an'da yoktur diyor. Bu ne, bu ne peki?

Evet. Şimdi efendim önce kısaca bize miraçtan söz etmenizi rica etsek, ondan sonra miracın bize getirilerinden, miracın bize neler getirdiğinden ve miracın bize dönük yüzünden söz edelim dilerseniz.

Miraç kelimesi merdiven, yükselme, uruc etme gibi bir kökten, uruc kökünden geliyor. Yükselme demek. Şimdi maddi midir manevi midir meselesi. Bakın miracın evveli esradır, yani gece yürüyüşü, gece gidişi. Orada kelimelerin doğru manasını bilmek lazım. Abd kelimesi var. Abdiyet kime aittir? Kime abd denir? Yaratılış sebebini anlatan ayeti kerimede "Ben cinleri ve insanları bana kul olsunlar diye yarattım" "Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun" yani abdiyet ruh meal-cesettir. Vefat edince namaz niyaz bitiyor. Tamam bitti iş. E ruh bedene girmeden evvel vardı, bezm-i elest'te kim cevap verdi, Rabbül Alemin'e? Vardı. Ama abd değildik. Yani abd demek ruh meal-ceset.

3 Nisan 2008 Perşembe

Hem heva üzre döşendi bir döşek

Ömer Tuğrul İnançer'in 03 Nisan 2008 tarihinde Burç FM'de Sadettin Acar'ın sunduğu Seyir Defteri programında yaptığı sohbetin yazıya dönüştürülmüş halidir.

Bu hafta Muhterem Hocam biz naatlardan konuşsak. Efendimiz ile ilgili yazılan Naat-ı Şeriflerden konuşsak ve biraz onlardan örnek versek diyorum.

Hayhay.

İslam, geleneğimizde bir şair için naat çok önemli bir şeydir ve hemen her şairin bir naatı bulunmaktadır. Bu naatta  büyüklerimiz tarafından şiirin zirvesi kabul edilir, şiirin ufku kabul edilir. Taa Efendimiz döneminden başlayarak Hasan Bin Sabitlerden, Kaab Bin Züheyrlerden sonrasında İmam-ı Busirilerden Şeyh Galiplere ve günümüze kadar Sezai Karakoçlara kadar hep naatlar yazıldı ve geçen programların birinde buyurmuştunuz bizim kadar Efendimizle ilgili naat yazan herhalde başka bir millet yok.

Yok. Yok. Şimdi İslam Dünyasında lisani ayrılık olarak Türkçe yüzde 20 civarındadır. Arapça keza yüzde 20 civarındadır. En kalabalık lisan grubu Urdu lisanıdır. Ondan sonra Türkçe Arapça daha sonra Farsça daha sonra da Siva Hari dilleri denen Afrika dilleridir. Onları tek dil kabul ettiğimiz zaman dahi. Şimdi burada enteresanlık şu, yüzde 20'lik bir lisan olarak Türkçe olmasına rağmen İslam Edebiyatında yazılan naatların yüzde 80'ni Türkçe'dir. Bu çok önemli. Hemen arkasından Arapça, hemen arkasından Farsça gelir. Urdu lisanında konuşanlar daha kalabalık olmasına rağmen Farslardan da daha azdır. Yani bu bir tabi Resülullah Efendimizi Türk Milletinin - liyakat asla mümkün değildir O'nu sevmekte ve övmekte. Hiç bir kul O'nu ne sevebilir layıkı vechiyle ne övebilir de ama Türk Milleti en çok olan toplumdur. Urdu lisanı konuşan Hint kökenli işte bugünkü Pakistanlılar Bengaldeşler falan hatta Endonezya'ya kadar uzanan Malezya'ya çünkü aynı dil grubu; onların daha az sevdikleri falan değil. Böyle bir şey asla söylenemez. Efendimizi ve Ehlibeyt-i Mustafa'yı sevmeden Müslüman olunmaz zaten. O ayrı meselede.